7 Nisan 2016 Perşembe

Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu

Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu bugün bloğumun konuğu :) Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu özellikle havaların ısınmasıyla birlikte etek ve elbise giyerken bacak dekoltesine çok güzel yakışıyor. Bu losyonu ben özellikle bacaklarıma uyguluyorum ve sonuçtan oldukça memnunum bacaklarım hem bakımlı gözüküyor hem de çok daha çekici oluyor.
Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu
Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu

Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu
Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu

Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu'nu Gratis mağazalarından satın alabilirsiniz.Ben indirimde sanırım 16-17 TL civarında bir fiyata satın almıştım.

Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu
Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu
Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu'nun rengi altın renginde ve oldukça ışıltılı bir yapıya sahip. Bu ürün bence mutlaka her bayanın elinin altında olması gereken bir ürün. Özellikle bahar ve yaz aylarında :)Siz ne düşünüyorsunuz?
Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu
Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonu



Siz Dirty Works Işıltılı Vücut Losyonunu denediniz mi?




Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın !

Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle






Paylaş:
Devamını Oku

5 Nisan 2016 Salı

Erken kalkan depresyona yakalanmıyor!


Sabahları erken kalkanlarda depresyonun daha az görüldüğünü biliyor muydunuz?

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Reşit Canbeyli, insan sağlığında biyolojik saatin düzenli olmasının önemli bir yer tuttuğunu belirterek, "Işık, biyolojik saati kurmada en önemli faktördür. Sabah erken saatte uyanan insanlarda depresyon daha az görülüyor" dedi.

Canik Başarı Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Kulübü'nün organize ettiği Bilim Buluşmaları programına katılan Prof. Dr. Reşit Canbeyli, "Biyolojik Saat ve Duygu Durumu" başlığı altındaki konuşması ile insanın hayatındaki biyolojik saatin önemine dikkat çekti. Dikkat çekici bilgiler veren Prof. Dr. Reşit Canbeyli, uyguladıkları hayvan deneylerinden örnekler sunarak canlılardaki hayat ritmini düzenleyen biyolojik saatin işleyişine ve biyolojik saatte meydana gelen değişikliklerin psikolojik ve fizyolojik etkilerine değindi.
Saatlerin bir saat ileri ya da geri alınmasının bile insanın hayat ritmini bozduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Canbeyli, Amerika'da yapılan araştırmalarda saatler değiştirildikten sonraki hafta suç işleme oranında ciddi bir artış gözlendiğini belirtti. İnsan sağlığı açısından biyolojik saatin düzenli olması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Reşit Canbeyli, "Hastane ve fabrika çalışanlarının vardiya değişiklikleri sonucu biyolojik saatinin bozulması dolaşım sistemi, sindirim sistemi, sinir sistemine zarar veriyor. Biyolojik saatle oynamak doğru değildir, çünkü hastalıkları tetikliyor" dedi.
18. yüzyıldan sonra biyolojik saat üzerinde çeşitli araştırmaların yapıldığını belirten Prof. Dr. Reşit Canbeyli, Japonya'da yapılan bir araştırmada biyolojik ritmini koruyabilen insanların daha sağlıklı ve uzun yaşadığının tespit edildiğini söyledi. Kısa zamanda uçakla uzun mesafeler kat eden insanlarda farklı zaman dilimlerine ulaşılmasına bağlı olarak görülebilen biyolojik ritmin bozulması durumunun, özellikle beyinde ciddi sorunlar oluşturduğunu söyleyen Prof. Dr. Canbeyli, 'Jet lag' olarak tanımlanan bu olayı sıkça yaşayan pilotların ve kabin görevlilerinin sağlık açısından risk altında olduğunu ifade etti.
YAPILAN MESLEK BİYOLOJİK SAATE UYGUN OLMALI
Sabah ve akşam deneylerinin sonuçlarında ciddi fark olduğunu, bu yüzden davranış deneylerini belli bir saatten sonra yapmadıklarını söyleyen Prof. Dr. Canbeyli, yapılan mesleğin insanın biyolojik saatine uygun olması gerektiği hususuna değindi. Canbeyli, "Uykusuzluk ve yorgunluktan dolayı biyolojik saatleri bozulan güvenlik güçlerinin toplumsal olaylara daha sert müdahalelerde bulunabiliyor. Ameliyat yapan cerrahlar ve ameliyat olan hastaların da o anki biyolojik saatlerinin düzenli olması gerekiyor" diye konuştu. 
Lisans ve doktorasını Columbia Üniversitesi'nde tamamlamış olan Prof. Dr. Reşit Canbeyli, yaptıkları bilimsel araştırmaları öncelikle fareler üzerinde denediklerini belirterek ışığın tedavi edici bir özelliğe sahip olduğunu ifade etti. Işığa uzun süreyle maruz bıraktıkları farelerde biyolojik aktivitenin arttığı ve depresyon görülmediğini söyleyen Canbeyli, "Işık, biyolojik saati kurmada en önemli faktördür. Sabah erken saatte uyanan insanlarda depresyon daha az görülüyor" şeklinde konuştu.


Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın !

Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle

Paylaş:
Devamını Oku

İyi Yaşam İçin 75 Öneri

Blue Shorts
1. Vücut ağırlığınızı günün aynı saatinde ve hep aynı tartı ile ölçün. Bu sırada kıyafetlerinizin de aynı olmasına dikkat edin veya çıplak tartılmayı deneyin. Gün içinde ağırlığınızda farklılıklar olabilir. Bunun için moralinizi bozmayın. Her gün yerine, haftada bir, en fazla iki gün tartılmayı alışkanlık edinin.
2. Her gün kendiniz için neler yaptığınıza dikkatlice bakın ve yeni haftanın hedeflerini oluştururken gerçekçi olun. Ara öğünleri tam almak, tüketilen suyu artırmak, salatada sosu kontrol etmek gibi, kendinize küçük hedefler belirleyebilirsiniz.
3. İnsan kendisi için yararsız, hatta sakıncalı besinleri de zaman zaman yiyebilir. Ancak önemli olan, bu beslenme şeklini alışkanlık haline getirmemektir.
4. Eliniz sürekli yemeğe gidiyorsa, parmaklarınız için farklı bir aktivite bulmaya çalışın; örgü örmek, resim yapmak, internette dolaşmak veya hissettiklerinizi yazmak gibi.
5. Günlük yaşam aktivitelerinizi gözden geçirin. Daha hareketli bir yaşam için seçenekler oluşturun. Küçük değişiklikler sağlığınızda büyük farklar yaratabilir. Merdiven kullanmak, kısa mesafeleri yürümek veya her gün kaç adım attığınızı kaydeden bir cihaz kullanmak gibi..
6. Yemek yerken herhangi bir şeyle meşgul olmayın, televizyon izlemeyin, kitap okumayın. Yemeklerinizi sakin bir ortamda, yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek tüketin.
7. Şişmanlığın oluşumunu önlemek, şişmanlık oluştuktan sonra zayıflamaya çalışmaktan daha kolaydır. Bu nedenle, küçük yaştan itibaren enerji dengesine uygun bir beslenme alışkanlığı benimsenmelidir. Bunun için yediklerinizi kaydetmek iyi bir yoldur.
8. Hayalinize ulaşamamanın verdiği boşluk hissini yemekle doldurmaya çalışanlardan biri olmayın. Hedeflerinizi tekrar gözden geçirin. Sonucunda mutlu olacağınız şeyleri yapmaya çalışın.
9. Beslenme hedeflerinizin tamamını gerçekleştiremediğiniz zamanlarda çok üzülmeyin. Çünkü bu bir kamp değil. Bu, sizin en önemli varlığınız olan vücudunuza yaptığınız bir yatırım ve ömür boyu devam edecek. Sabırlı olun ve hedeflerinizi yeniden gözden geçirin. Bodybank piyasasında kazanan siz olun...
10. Uzun araba yolculuklarında ve uçak seyahatlerinizde, saat başı su içmek ve biraz yürümek, gaz ve kabızlık şikayetlerine engel olur. Uçakta alkol yerine su ve maden suyu içmek, dehidratasyonu yani vücudun susuz kalmasını önler.
11. Arkadaşlarınızla buluşmaya ya da davetlere çok aç gitmemeye özen gösterin. Kalabalık ortamlarda açlığınızı kontrol edemeyebilirisiniz. Çok alkol almak istemiyorsanız, beyaz şarap ve sodayı karıştırmayı deneyin.
12. Domates soslu makarna, krema sos içerenden daha az kalorilidir. Soslara dikkat edin... Aynı şekilde, salata büfesinden alacağınız mayonez soslu bir seçim bir hamburgerden çok daha fazla yağ ve kaloriye sahiptir.
13. Gittiğiniz restoranda garsona soru sormaktan çekinmeyin. Beyaz ekmek yerine tam buğday/çavdar seçeneğini mutlaka sorun ve isteyin. Bilmediğiniz sosların içeriğini öğrenmeye çalışın.
14. Kilo verme programlarında duraksama dönemi olması çok normaldir ve bu durum herkesin başına gelir. Böyle dönemlerde sakın umutsuzluğa kapılmayın. İlk haftalarda hızlı bir su kaybı olabilir. Sonrasında yağ yakacağınız için yavaş kilo vermek sizi korkutmasın, devam edin...
15. Yemeğe başlamadan servis edilen ekmek ve zeytinyağı sosları, yemeyi planladığınız salatadan daha fazla kalori almanıza sebep olabilir. Dikkat edin...
16. İştahınızı kontrol etmek için yavaş yemeye çalışın. Her lokmadan sonra çatal-bıçağı bırakın. Yemeğinizi seyredip, mutlu bir ifadeyle tekrar ikinci lokmayı alın. Yemekle savaşmak yerine, onu gerçekten bir kutlama haline getirin ve küçük lokmalar halinde tüketin.
17. Yeterli ve dengeli beslenmek için öğün atlamayın. Öğün atlamayı alışkanlık haline getirmeyin. Çünkü atlanan her öğünden sonra, diğer öğündeki besin tüketimi daha fazla olmaktadır. Beslenmenizi bu konuda yeniden gözden geçirin.
18. Şişman çocuk, “sağlıklı çocuk” demek değildir. Şişman yetişkinlerin yüzde 30’unun bebeklik ve çocuklukta da şişman olduğu bilinmektedir. Çocukları zorla ve bol kalorili besinlerle beslemek, vücutlarında yağ hücrelerinin büyümesine ve sayılarının artışına neden olur.
19. Fiziksel açlık ile duygusal açlığı ayırt etmeye çalışın. Sakın cesaretinizi kaybetmeyin. Hiçbirimiz mükemmel değiliz ve her zaman aynı disiplinde olamayabiliriz. Hep pozitif düşünün...
20. “Düşmanını kendine yakın tut” atasözünü hatırlayın. Çünkü siz topu suda ne kadar derine iterseniz, bıraktığınızda sıçraması o kadar yüksek olur. O yüzden sevdiğiniz besinlerden küçük porsiyonlarda olsa da yiyin, kendinizi keyif aldığınız yiyeceklerden tamamen mahrum etmeyin.
21. Her başarısız diyet uygulaması, vücutta zayıflamaya karşı direnç oluşturur ve bir sonraki diyet girişiminin başarısını azaltır. Bu sebeple, kilo almamaya özen gösterin ve fazla yediğiniz günlerin hemen ardından dengelemeye çalışın.
22. Kendinizi ödüllendirin. Daha önceden belirlediğiniz kiloya veya ölçüye geldiğinizde, en sevdiğiniz yemekten normal bir porsiyon ölçüsünde yiyin ve bu durumun keyfini çıkarın.
23. Diyet kişiye özeldir. Bu nedenle, herkes için ortak bir diyet öneren “sihirli diyet”lerin sizi başarıya götüreceğine inanmayın.
24. Eğer sürekli atıştıran bir yapınız varsa, bu zamanları özellikle not edin. Eğer atıştırma saatleriniz paralel zamanlarda ise, bu durumun sebepleri üzerine yoğunlaşın. Yemeği sonlandırıp, “Neden bunu yaptım?” diye düşünün. Tekrar atıştırma ihtiyacı hissettiğinizde, bu durumu sorgulayın.
25. Porsiyon ve pişirme ölçülerinize dikkat edin. Yalnız yaşayan biriyseniz, iki parça ızgara bonfile pişirmeyin. Çünkü ikinci parçayı yeme ihtimaliniz çok yüksek olacaktır. Yemek ısıtırken de bir porsiyonluk ısıtın. Tüm yemeği ısıtmayın. Böylece fazla porsiyon yemek yemenize engel olabilirsiniz.
26. Şişmanlığın çözümünde hiçbir besin tek başına mucizevi bir özelliğe sahip değildir ve hiçbir besin de tek başına suçlu değildir. Hedefiniz hep ölçülü beslenmek olsun.
27. İyi Yaşam Günlüğü yazmaya başladıysanız ilk günlere göre beslenmenizde ve davranışlarınızda nelerin değiştiğini tekrar gözden geçirin, hedeflerinizi yeniden belirleyin. Davranışlarınızı tamamen değiştirip, yeni düzeninize uyum sağlamanız için 3 ay yeterlidir. Ancak, daha ilk aydan, hatta ilk günlerden yaptığınız yatırımın farkına varmanız bile önemli bir gelişmedir, unutmayın.
28. Ailece spor yapmayı gelenek haline getirmeye çalışın. Çocuklar bütün davranışlarında anne, baba ve kardeşlerini örnek alır ve onlar gibi davranmaya çalışır. Onlara da örnek olun.
29. Sigara içmek iyi kolesterolü azaltır. Oysa egzersiz yapmak iyi kolesterol seviyenizi yükseltmede ve kalbinizi korumada çok önemlidir.
30. İş yerinde egzersiz yapmak için fitness salonu veya masa tenisi salonunu kullanabilirsiniz.
31. 30 yaşından itibaren metabolizmanız her yıl yavaşlar. Bu sebeple, her yaşın güzelliğini çıkarın. Eğer zamana karşı kendinizi korumak istiyorsanız, sadece yediklerinizi azaltmak bir çözüm olamaz. Çünkü bu, sürekli daha az yemek zorunda kalmak demektir. Çözüm için hareketinizi artırın.
32. Vücudumuzun yağ deposunun ismi “adipoz doku”dur. Fazla yenilen her şey vücutta yağa dönüşür. Sadece diyetteki yağı azaltarak, vücut yağınızı azaltamazsınız. Her besin grubundan ölçülü tüketin ve egzersiz ile kas dokusunu koruyarak yağı azaltmaya çalışın. Her zaman dediğim gibi yağ yemeden yağ yakamazsınız.
33. Yüksek proteinli, dengesiz diyetler yapmayın. Proteinden zengin diyetler, kalsiyumun idrarla atılımını artırır. Bu etki, yüksek fosfat içeriği nedeni ile hayvansal proteinlerde daha fazladır.
34. Zeytinyağının kalp dostu olduğu birçok araştırmada kanıtlanmıştır. Ancak tüm yağlar gibi, 1 gramı 9 kalori içerir ve fazla tüketimi şişmanlığa sebep olur.
35. Süt, yoğurt ve peynirin az yağlı olanlarını tüketin. Böylece vücudunuza daha az kalori ve yağ almış olursunuz.
36. Sarımsak kan basıncını düşürür. Araştırmalara göre, günde alınan 1 diş sarımsak kolesterol düzeyinin düşmesinde de olumlu etkiye sahiptir. Soslarınızda ve yemeklerinize sarımsağa yer verin.
37. İşlenmiş et ürünlerini aşırı tüketmenin kanser ile ilişkili olabileceğini unutmayın.
38. Mide yakınmalarınız veya reflü şikayetiniz varsa, yemekleri az az, sık sık olacak şekilde tüketin. Yavaş yiyin, iyi çiğneyin. Yiyecek ve içeceklerinizin çok sıcak veya çok soğuk olmamasına dikkat edin. Karın bölgenizde basıncı artıran sıkı kemer veya çamaşır kullanmayın.
39. Tam buğday unundan yapılmış ekmek ve soyanın, kalp hastalıklarında azalma sağladığı araştırmaların ortak sonucudur. Küçük seçimleriniz sizi çok farklı sonuçlara taşıyabilir.
40. Taze sebzeleri, yağda kızartmayın. Çünkü çok yağ çekerler ve kalorileri artar. Kızartma yağını tekrar kullanmak ise, kanserojen maddeler oluşturabilir.
41. Selenyum antioksidan olarak E vitamini ile birlikte, çeşitli kanser türleri ve kalp hastalığı risklerini azaltmaya yardım eder. Doğal kaynakları; deniz ürünleri, buğday tohumu, kepek, ton balığı, soğan, domates, brokoli ve sarımsaktır.
42. Günde 4-6 fincan yeşil çayın, mide, özafagus, kolon, meme ve sindirim sistemi kanseri riskinde azalma sağladığı bildiriliyor. Seçimlerinizde yeşil çaya da yer verin.
43. Günde 5-7 porsiyon sebze ve meyve tüketimi kolon, meme, prostat gibi kanser türlerinde azalmaya neden olur ve kalp- damar hastalıklarının riskini azaltır. Her gün meyve ve sebze yemeye özen gösterin ve bunu yeme günlüğü tutarak takip edin.
44. Yüksek proteinli şok zayıflama diyetlerinin sağlığınızı olumsuz etkileyeceğini unutmayın. Haftada 500 gram ile 1 kg arası kilo kaybı, beslenme ve tıp bilimi tarafından önerilen uygun miktardır. Tüm besin gruplarından yiyerek, bu hızda ilerliyorsanız, iyi yoldasınız demektir.
45. Kuru baklagilleri yıkamadan pişirmekle zirai ilaç kalıntıları vücuda alınır. Bu sebeple, kuru baklagilleri pişirmeden bir gece önce ıslayın ve iyice yıkayın. Böylece hem pişme süreleri kısalır hem de vitamin kaybı azalmış olur.
46. Vücudunuzdaki D vitamini düzeyini kontrol ettirin. Çalışmalar D vitamininin bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve kansere karşı koruyucu olabileceğini söylüyor.
47. Et, balık, tavuk ızgara yaparken, bunları ateşe yakın pişirmemeye çalışın. Ateşe çok yakın pişirmekle, bu besinler üzerinde kanser yapıcı maddeler oluşabilir.
48. Yemeklerinizi renklendirin. Taze ve renkli çiğ sebzelerle karışık salatalar yapın. Soya filizi, ıspanak, roka, domates, kırmızıbiber ve semizotu çiğ olarak yenildiğinde vitamin ve mineral açısından daha değerlidir. Bu besinler düşük kalorili olmaları sebebiyle de bolca yenilebilir.
49. Canınız çok tatlı istediğinde, tarçınlı, zencefilli, limonlu ılık bir bardak su içmeyi deneyin. İçine taze nane veya fesleğen de ilave edebilirsiniz. Bitki çayları ve 1-2 kuru kayısı da bu isteğinizi kontrol etmeye yardımcı olabilir.
50. Her besin öğesinin sindirimi için geçen süre farklıdır. Karbonhidratlı besinler için bu süre en az, protein içerikli besinler için en fazladır. Bu sebeple, karışık bir diyet tüketilmesi tokluk hissi açısından önemlidir. Öğlen sadece bir salata yerseniz, akşam üzeri tatlı isteğinize yenik düşebilirsiniz.
51. Sıkıldığınızda ya da kendinizi huzursuz hissettiğinizde, mutfağa girmeyin. Kendinize yemek dışında bir uğraşı bulun.
52. Yemeğin yarattığı iyi duygular genellikle kısa sürelidir ve sonuçta kilo aldırdığı için üzüntü, mutsuzluk, stres, kaygı gibi çok daha negatif duygulara sebep olur. Kendiniz baş edemiyorsanız, mutlaka profesyonel yardım almayı deneyin.
53. Dengeli beslenebilmek için her öğünde 5 temel besin grubundaki yiyecekleri bir arada tüketin. Bu şekilde beslenme, besin öğeleri arasında dengeyi sağlar. Yeterli beslenebilmek için sadece kalori saymanıza gerek yok. Temel besin gruplarından hangi miktarda yemeniz gerektiğini bilmeniz yeterlidir.
54. Haftada 2 veya 3 kez baklagillerden seçilmiş besinler ve kabuklu tahıllar tüketmeye dikkat edin.
55. Aşırı miktarda kahve tüketmeyin. Fazla miktarda kahve tüketimi, idrar ve bağırsaktan kalsiyum atılımını etkilemektedir. Günde 2-3 fincan kahveden fazlasını içmemeye çalışın ve içtiğiniz sıvıları günlük kayıtlarınızdan kontrol edin.
56. Yoğurdun yeşil suyu çok faydalıdır. Kesinlikle dökmeyin. Bu suyu yoğurda veya yemeklerinize karıştırın.
57. Kendi kendinizi kontrol ederken ve doğru besini ararken, mutlaka etiketleri okuyun. Besinlerin kalori, yağ ve tuz değerlerini, son kullanma tarihlerini inceleyin.
58. Çorbalarda kıvam için beyaz un kullanmak yerine mercimek ya da bulgur deneyin. Un kullandığınız tariflerde unu kavurmamaya özen gösterin.
59. Dengeli beslenme ve iyi yaşamı hayatınızın bir parçası haline getirin ve etrafınıza da bunu anlatın. Arkadaşınıza giderken pasta almak yerine, taze meyve sepeti veya zeytinyağı ürünlerinden bir sepet hazırlayabilirsiniz.
60. Her gün bir kadehten fazla alınan alkol, B1, B6 vitaminleri ve folik asidi olumsuz etkilemektedir. Tükettiğiniz alkol miktarına dikkat edin.
61. Günlük sıvı gereksinimi vücuda alınan her bir kalorinin metabolize olması için 1 ml’dir. Yani, 2000 kalori günlük gereksinim için tüketmeniz gereken su miktarını 2000 ml = 2 litre gibi düşünebilirsiniz. Ancak sıcak hava, nem, egzersiz süresi ve yoğunluğu bu ihtiyacı artırabilir.
62. Susama hissi geliştiğinde, vücutta yüzde 1’lik su kaybı oluşmuştur. Vücut suyunun yüzde 10 kaybı, hayati risk taşır. Vücut suyundan yüzde 20 kayıp ise, ölümle sonuçlanır. Her gün içtiğiniz su miktarını ölçün.
63. Aşırı sıvı kaybedilen sporlarda, soğuk su içilmesi önemlidir. Çünkü terle kaybedilen su çok hızlı bir şekilde yerine konulmazsa, performans olumsuz etkilenir.
64. Sıcak su ve soğuk su arasındaki tek fark, mideyi terk etme hızıdır. Sıcak su midede 80 dakika kalır, soğuk su ise 20 dakika içinde vücudu terk eder. Sıcak su ile yağların erimesi söz konusu değildir. Ancak düşük kalorili diyetlerde midede tokluk oluştursun diye sıkça önerilir.
65. Su böbrek fonksiyonları, kan dolaşımı, vücut ısı dengeniz, besinlerin taşınması ve atık maddelerin atılması için çok önemlidir.
66. Evde su kesildiğinde temizlik yapamadığınız gibi, yeterli su içmezseniz vücudunuzun da kendi temizliğini yapamadığını unutmayın. Her gün en az 2 litre su içmeyi alışkanlık haline getirin. Bunu yeme günlüğünüze kaydedin ve istikrarlı olmaya çalışın.
67. Vücudunuza iyi davranın! Hep başkalarına verdiğimiz sözleri yerine getirmek için çabalarız. Oysa kendimize verdiğimiz sözleri hep atlarız… Lütfen kendinize söz verin ve gerçekten kendinize iyi bakın.
68. Sigara içenlerin içmeyenlere göre daha fazla osteoporoz riski vardır. Ayrıca sigara içen kişilerde menopoza daha erken girme riski de önemlidir. Eğer sigara içiyorsanız, bırakmak için kendinize zaman belirleyin ve kendinizi bu karara hazırlayın.
69. Fazla miktarda (günlük 100 ml’den fazla) alkol tüketen kişilerde osteoporoza yakalanma riski daha yüksektir. Aşırı alkol tüketimi ile kalsiyum emilimi azalır, atılımı ise artar.
70. Sütü çiğ içmeyin. Çünkü bu şekilde vücudunuza zararlı mikroplar alırsınız. Süt kabardıktan sonra karıştırılarak, 4-5 dakika kaynatılıp, hemen soğutulmalıdır. Bu şekilde pişirdiğiniz sütü, cam kavanozda, buzdolabında, 1-2 gün saklayabilirsiniz.
71. Salata posa için iyi bir kaynaktır. Ancak soslarına dikkat edin. 2 yemek kaşığı sezar sos yaklaşık 120- 150 kalori içerir. Bu da yaklaşık olarak 2 dilim ekmek enerjisine eşittir.
72. Yulafa beslenmenizde yer verin. İçerdiği lif ve beta-glukan ile bağışıklık sisteminizi korur, tokluk hissinin artmasına yardımcı olur.
73. Meyve suyu yerine meyvenin kendisini yemeyi tercih edin. Özellikle kabuklu yenebilen meyveleri soymayın. Böylece lif alımınızı artırabilirsiniz. Ancak soymadan yemeyi tercih ettiğiniz meyveleri çok iyi yıkamalısınız.
74. Kahvaltıyı atlamayın. Çünkü kahvaltı posa bakımından oldukça zengin çeşitlerle doludur.
75. Şişmanlık, doğru beslenme alışkanlığı kazanılmadığında tekrar ortaya çıkabilir. Tedaviye yönelik her uygulama, aslında “yaşam biçimini değiştirme” temeline dayalı olmalıdır, yani hedef yine sürdürülebilir olan “iyi yaşam” tarzı.


Kaynak:http://www.elele.com.tr/




Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın !

Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle
Paylaş:
Devamını Oku

Victoria’s Secret'tan Yeni Parfüm







Victoria’s Secret Sevgililer Günü için merakla beklenen yeni parfümünü tanıttı. Love Me serisinin devamı olan Love Me More bitmeyen bir tutku vadediyor.

Cilveli, şımartan, leziz ve baştan çıkarıcı: Love Me More denince aklınıza ilk gelenler olacak. French Canelé notalarıyla baştan çıkaran, Bordeaux’nun ünlü Canelé tatlısından ilham alan parfüm, karamelize şekerin vanilya, rom ve pembe şekerle buluşmasıyla vazgeçilmez bir tutkuya dönüşüyor. Greyfurt notaları ferahlık hissiyle açılışı yaparken Canelé şımartan çağrışımlarla ortaya çıkıyor ve ardından sığla ağacının taze ve çiçeksi kokusu seksi bir iz bırakıyor.
26 Ocak’tan itibaren tüm Victoria’s Secret mağazalarında yer alacak parfümün şişesindeki neon pembe üç boyutlu logosu çıkarılarak bileklik olarak da kullanılabiliyor.

LOVE ME MORE KOLEKSİYONU ÜRÜNLERİ:
- Eau de Parfum
- Rollerball Vücut Spreyi
- Vücut Losyonu


Kaynak:http://www.elele.com.tr/



Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın !

Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle

Paylaş:
Devamını Oku

2 Nisan 2016 Cumartesi

İpana Luxe Perfection Beyazlatıcı Diş Macunu

Doğru makyaj, dolgun kirpikler, bakımlı bir cilt, hacimli saçlar… En önemlisi de beyaz dişlerle sağlıklı, güzel bir gülümseme! Bu yüzden diş bakımına ve beyaz olmasına oldukça özen gösteriyorum. Sürekli yeni ürünleri deneyimlemeyi de seviyorum. Burada raflarda gözüme çarpan ve Amerika’nın en büyük diş macunu markası olan Crest aslında Procter and Gamble’ın Türkiye’de sunduğu İpana markasıyla tamamen aynı içeriklere sahipmiş. Dünyada ilk defa beyazlatıcı bantları üreten bir marka olduğu için 3 boyutlu Beyazlık ailesi oldukça ilgimi çekti. Son zamanlarda market alışverişine gittiğim her mağazada ve televizyonlarda sıklıkla İpana’nın yeni ürünü olan Perfection’a denk gelince ve özellikle 3 günde %100’e kadar lekesiz iddasını duyunca denemek istedim ve hemen aldım.


İpana’nın en hızlı ve en güçlü beyazlatıcı diş macunu ünvanına sahip bu diş macunu ile deneyimlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Diş hekimimin de daha beyaz bir diş için önerdiği İpana 3D White Perfection ile güvenle, bembeyaz gülebiliyorum.

Perfection diş macunu 3 Boyutlu Beyazlık ailesinin en ileri ve etkili beyazlatıcı diş macunu teknolojisini içeriyor. Böylece diş minesine zarar vermeden sadece 3 günde diş yüzeyindeki lekeleri %100’e kadar etkin biçimde çıkarıp ve bembeyaz bir gülümsemeye sahip olmamızı sağlıyor.

Performansına gerçekten çok şaşırdım. Etkisi inanılmaz! İlk kullanımdan itibaren bile diş yüzeyindeki lekeleri çıkarma etkisini farkediyorsunuz. Keskin nane tadıyla ferahlığı sağlıyor, böylece uzun süre ferah bir nefese de sahip oluyorsunuz. Beyazlatma etkisi bu kadar iyiyken diş mineme hiç bir zarar vermediğini bilmek de çok güzel.

Procter and Gamble’ın tüm dünyada pazara sunduğu en gelişmiş beyazlatıcı diş macunu olan 3 Boyutlu Beyazlık Luxe Perfection İpana ile Türkiye’de de raflarda yerini aldı. Denediğinizde bana hak vereceksiniz:) Kullanmadan kesinlikle inanmazdım, deneyince etkisini gördüm ve mükemmel sonuç aldım.

Tam bir bakım sağlamak için aynı ailenin Oral-B 3D White Luxe ağız bakım suyunu da kullanıyorum. O da diş macunu ve fırçasının ulaşamadığı alanlardaki lekeleri bile çıkararak uzun süre, keskin bir ferahlık sağlıyor.

Unutmadan küçük bir not ekleyeyim; P&G ve İpana ürün performansına o kadar güveniyor ki, memnun kalmazsanız paranızın 2 katını iade ediyor. Bu nedenle beyazlatıcı etkisini kendiniz de görün diye bence gerçekten denemeniz gereken bir ürün.

Ürünü satın almak isterseniz tıklayınız!

P.S. Bana bu bilgiler yetmedi, ağız ve diş sağlığı üzerine daha çok şey merak ediyorum diyenleri aşağıdaki siteye alalım.


#ipanaperfection #gülüşünügöster

İçerik Kaynak: http://kokoshgirl.com/


Bir boomads advertorial içeriğidir.


Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın !

Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle
Paylaş:
Devamını Oku

25 Mart 2016 Cuma

Diş Gösterme, Dişiliğini Göster




















Biri hakkında ‘dişil enerjisi çok yüksek’ denildiğinde aklınıza ilk ne gelir? Çoğunlukla seksi giyimli, bir ortama girdiğinde tüm dikkatleri çekebilecek kadar cesur ve havalı bir kadın değil mi? Bu nedenle birçok kadın, dişil enerjisinin yüksek olmasının, kötü bir kadın imajı çizdiğini de düşünür. Oysa dişil ve eril enerjiler düşünülenin aksine sadece seksi ya da erkeksi olmak anlamına gelmiyor. Hem erkekte ve hem kadında bir arada bulunan bu iki enerji, cinsiyetten farklı... Öncelikle bunun ayrımını yapmak gerekiyor. Bu iki enerjinin dengeli olması ise dengeli bir yaşam için şart. Neden mi? Bu sorunun cevabını Spiritüel Yaşam Uzmanı Gülden Üner verdi.
Woman Wearing Pink Bikini Leaning on Wall

Dişil ve eril enerji neden dengede olmalı?
Aslında dişil enerji denilen kavramı sağ beynimiz gibi düşünebiliriz. Eril enerji ise sol beynimizin etkilediği bir enerji alanıdır. Normal yaşamımızda her iki beynimizi de kullandığımıza göre kadında da erkekte de bu iki enerji var demektir. Sağ ve sol beyine gelecek olursak; sağ beynimiz daha yaratıcı, daha duygusal, şefkat, merhamet, sevgi gibi duyguları yaşadığımız tarafımızdır. Sol beynimiz ise analitik, mantıklı düşünen, plan, program yapan tarafımızdır. İkisi birbiriyle tek bir bedende dengeli çalıştığında eril ve dişil enerji de dengede olur.
Woman in Purple Sweater Covering Her Face

Peki ya enerjiler dengesiz olduğunda?
Bir kadının eril enerjisi yüksek olduğunda dişil enerjiyi bastırıyor. Etrafımız erkeksi kadınlarla dolu. Neden mi? Kadınlar güçlü olmayı öğreniyor çünkü böyle olmaları gerektiği öğretildi. “Mutlaka oku, kendi paranı kendin kazan gibi” cümlelerle büyüdüler. Ayakları üzerinde durma hikayesini, ‘erili yükselt’ olarak anladık. Bu durumda ne yaptık? Dişile ait olan ne varsa onu yok sayma, bastırma eğilimine girdik. Fakat kadın ya da erkek hiç fark etmez, bu bizim hem bedensel, hem ruhsal olarak huzursuz hissetmemize sebep oluyor. Bu nedenle her ikisinin dengesi çok önemli. Erkekte de aynı şekilde olmalı. 
Eril tarafı yüksek olan kadınları nasıl tanırız? 
Woman Standing on Road

Eril tarafı daha yüksek olan kadınlara baktığımızda daha sert görünürler. Konuşmalarında, davranışlarında, beden dili hareketlerinde sert tavırlar görürsünüz. Erkeklerde dişil taraf yüksek olduğunda ise daha yumuşaklardır. Fakat bu yumuşaklık eşcinsellik olarak düşünülmesin. Bu erkekler olaylara daha duygusal tepkiler verirler. Çünkü erkeğin dişili yüksekse duygularıyla hareket eder. Hareketleri yavaş olur, içine kapanıktır. 
‘DİŞİYSEN SEKSİSİN’ İMAJINI KIRIN 
Bir kadında dişil enerji yüksekse ne tür sorunlar görülebiliyor? 
Kadınlar dişil enerjileri yüksek olduğunda tamamen duygularıyla hareket etmeye başlıyor. Bunu şöyle düşünmek gerekiyor; hayatımızla ilgili bir karar alırken çok stresli, çok mutlu ya da çok üzgün olduğumuzda aldığımız karardan pişman olma ihtimalimiz her zaman daha yüksek. Dişil yüksek olduğunda bu duyguların etkisinde kalınıyor ve sonuç istendiği gibi olmuyor. Dişilin yüksek olması özellikle karar alma sürecinde çok etkili oluyor. 
Dengeyi sağlamak için ne yapmak gerekiyor? 
Birincisi zihinsel süreçlerini anlamak önemli. Eril ve dişilin ne anlama geldiğini tam olarak idrak etmek gerekiyor. Bedensel olarak yapılan bazı çalışmalar var. Yürüyüş çok önemli çünkü hareket etmek önemli. İnsanın yaşam enerjisini bozan şey hareketsizliktir. Yaşam enerjisi bozulursa enerjilerden biri diğerinden daha dominant hale gelir. Bunun dışında ruhsal çalışmalar da yapılmalı. 
Dişiliğimizi göstermekten neden bu kadar çekiniyor, bu alanda neden bu kadar zorlanıyoruz? 
Woman Wearing White Sleeveless Shirt And White Denim Shorts

Bunlar bizim toplumsal kodlarımız. Aslında bir koruma kalkanı yaratıyoruz. Dişiliğimizi göstermemeye çalışıyoruz. Bazen kadınlar çok seksi görünebilirler fakat bu onun dişil olduğunu göstermez. Belki de bu, erillikten kurtulma çabası bile olabilir. Her gördüğünüz seksi kadın dişildir diye bir gerçek yok. Tam tersi dişiliğini ve erilliğini dengeli kullanan bir kadın çok saf ve yalın görünür. Karşıya flu mesajlar göndermez. Kendini ‘ben kadınım’ diye bağıracak sembollerle anlatmaya çalışmaz. Saçını, giyim tarzını, bedenini onaylamıştır. Kendisiyle olan kavgası bitmiştir. Bir insanın kendiyle olan kavgası bittiyse zaten dış dünyaya barış ve sevgi dolu mesajlar verir. Dış dünyaya bu mesajları verdiğinizde karşınıza da bu insanlar gelecektir. İçimde düzeni sağlarsam karşıya da bu mesajları veririm. 
Neden eril enerjinin başarı getirdiğine inanıyoruz? 
Çok fazla kalıplarımız var. En baştan beri kadınlar güçlü olmaları gerektiğine inandırıldı. Güçlü olmanın yolunun da erkek gibi görünmekten geçtiğine inandırıldık. Dış dünyaya baktığımızda erkekler daha başarılı gibi algılanıyor. 
Kadının bu durumdan kurtulması için ne yapması gerek yor? 
Erkekleri taklit etmesi gerekiyor. Bu nedenle biz dişiliği yok saymaya hatta değersiz kabul etmeye başladık. Oysa dişi çok özeldir, yaşamın kaynağıdır. Erili bir kanal gibi düşünürseniz o kanalın içerisinden yaşam suyu akacak ki o kanal işlevini yerine getirmiş olsun.
Woman Sitting on Cupboard While Drinking Coffee
Dişilikten çok diş mi gösteriyoruz? 
Kadın olmanın eziklik olduğuna inanıyoruz ve bu nedenle kadınlığımızı gizlemek için diş göstermeye başladık. Kavga ettik, tartıştık, bağırdık çünkü tepki göstererek güçlü olduğumuzu göstermeye çalışıyoruz. Oysa bir kadının diş göstermeye ihtiyacı yok, dişiliğini gösterirse zaten neye ihtiyacı varsa o gelecek. Kavga etmeden, güçlü olmaya çalışmadan başarabilecek. Güçlü olmaya çalışmayı yıkıyoruz. Güçlü olmaya ihtiyacımız yok çünkü kadının özünde erkeği bile şifalandıran bir güç var. Sadece bu gücü yaşamında aktive etmesi gerekiyor, sonrasında yaşam akmaya başlayacak. 
Geçmişte yaşayan kadınlarda, örneğin annelerimizde daha mı çok dişil enerji var? 
Evet. Örneğin Anadolu’da yaşayan kadınların bizim gibi inzivalara ihtiyacı olmuyor. Bence kendimize üzülmeliyiz çünkü onlar kadınlığını sonuna kadar yaşıyor. 
Her iki enerji de dengede olduğunda neler oluyor? 
Öncelikle oyunlar oynanmıyor. Mesela şu an kadınlar ne yapıyor? Bir ilişki yaşadığında hemen taktikler geliştirmeye başlıyor. Örneğin sevgilisi aradığında “hemen açmayayım” diyor. Bu, ‘kendime güvenmiyorum’ mesajıdır aslında. Oyunlar oynayarak erkeği elinde tutmaya çalışıyor. Kadın kadın gibi davranmalıdır, o telefonu açmalıdır çünkü açmak istiyordur. Eril ve dişil dengedeyse o kadın zaten telefonda öyle konuşur ki; o adam onu tekrar aramak için yanar, tutuşur. Kadının enerjileri dengede olduğunda adama bakar ve “Bu adam benim erkeğim olacak” der. Kadında olmayan erkekte olandır, erkekte olmayan da kadında olandır. Sadece bunun için erkek ve kadın birbirlerini istemelidir. “Bende olmayanı senden istiyorum, sen de olmayanı da sana sunuyorum” dediğinizde ilişki başlıyor.
Woman in White Top Posing for PictureGÖKYÜZÜNÜ GÖREMEYEN KADINLAR 
Düzenli olarak ‘Tanrıça İnzivaları’ ismiyle çalışmalar yapıyorsunuz. Bu inzivalar nasıl ortaya çıktı? 
Bu projeye bir toplantı esnasında “Neden kadına hizmet etmiyoruz?’” sorusuyla başladık. Kadının derdi ne? Kadın olamamak aslında. Kendiyle, kendi özüyle bir ve bütün olamamak. Korkularla yaşamak. Kadınlar neden korkuyor? Yalnız kalmaktan, terk edilmekten, aldatılmaktan, yetersiz olmaktan... Bu korkularla ne kadar yaşanabilir? Sonra bu korkulara dayanılamayacak bir an geliyor ve beden alarm vermeye başlıyor. Çeşitli hastalıklar ortaya çıkıyor. Aslında o sırada vücut “Kendin ol ve kadın ol” diyor. Kadına özgü olan yaşam enerjisini bedeninde aktive etmeye başladığında her hücre iyileşme gösterir. Ama kadınlar kendini küçücük bir kibrit kutusuna hapseder ve yaşamı ondan ibaret sanır. Bu durum ise bütün hayatına mal olur. Bundan yola çıkarak kadınlar kendini aşabilsin, bu kibrit kutusundan çıkabilsin istedik. İnzivalar da böyle ortaya çıktı. 
Neler yaşanıyor orada? 
İnzivaya katılan kadınlar iki gün boyunca her şeyden uzaklaşıyor. Katılımcı sayımız 10 kişiyi geçmiyor. Çünkü bu inzivalarda her ruha temas etmek gerekiyor. Hep birlikte ruhsal çalışmalar yapıyoruz. İnzivadan bir ay sonra katılımcılarla özel bir seans uyguluyoruz çünkü yaptıklarımızı kontrol etmek istiyorum. Bu seansta zorlandığı durumları ortaya koyuyoruz, neler değişti, bunları bulmaya çalışıyoruz. 
Daha çok kimler katılmak istiyor? 
Çoğunlukla plaza kadınları... Ben bu kadınlara, ‘Gökyüzünü Görmeyen Kadınlar’ diyorum. Yaşamı unutmuş, bilgisayarı ve cep telefonu adeta bir organ haline gelmiş kadınlar katılıyor.
Woman in White Off Shoulder Shirt and Black Frame Sunglasses 
YATAKTAKİ DİŞİ 
Dişil enerji yatağa nasıl yansıyor? 
İnsanların yanıldığı şey; dişil enerji aktive olduğunda yatakta enteresan şeyler yaşayacaklarını düşünmeleri. Sevişmek özel bir şeydir. Sevgiyi saf bir şekilde aktarmanın en güzel yoludur. Asıl olan sevişmektir. Boşalmak için sevişmek değil. Önce sevişeceksiniz, iki ten birbiriyle uyum halinde olacak ki, kadın kadınlığını, erkek erkekliğini hissetsin. Evrende bir ve bütün olmak gibi. Dişil olmanın seksi olmakla ilgisi yok, bunun anlaşılması gerekiyor. Dişil olmak kendin gibi olmak demektir. Seksi görünmeye çalışan kadının sanıldığının aksine erili yüksektir. Çünkü seksi göründüğünde karşıdaki cezbedeceğini düşünür. Dişili dengede olan kadın olduğu gibi olur. Sade ve saftır ama çok çekicidir. 
Erkek kadının dişil enerjisini nasıl besleyebilir? 
Cinsel ilişki burada çok önemli. Erkeğin cinsel ilişki esnasında güçlü olması gerekiyor. Boşalma derdinde olmamalı ve kadını doyurmaya dikkat etmeli. Böyle davrandığında kadının dişil enerjisi aktive oluyor, bütün bedeninde dolaşmasını sağlıyor. Erkek yatakta ne kadar güçlüyse, kadın o kadar aktif oluyor. Erkeğin de kadından enerji almaya ihtiyacı var. 



Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın !

Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle

Paylaş:
Devamını Oku

İlişkileri Bitme Noktasına Getiren Davranışlar

Man in Black Long-sleeved Shirt and Woman in Black Dress

İşte ilişkilerdeki 9 kusurlu hareket:



1- Partnerine karşı şiddet uygulayarak ilerlemesini engellemek.

2- Partnerinin kişisel gelişimine engel olmak. 
3- İktidar yarışına girmek, “ben senden üstünüm,” mesajı vermek. 
4- Kasten ilişkinin kurallarında hileye başvurmak.
5- Partnerine karşı şiddet uygulamak.
6 -Partnerinin kontrolünü kaybetmesine neden olmak. 
7- Olayları bırakıp kişilerle uğraşmak,
8 - Partnerinin kariyer yapmasının önüne geçmek.
9 - Çirkefleşmek.
Man and Woman Kiss Each Other

İlişki başladıktan sonra bunlara dikkat!

- Hakaret ediyorsanız, aşağılıyorsanız,

- Şiddet gibi insanlık dışı tutumlar gösteriyorsanız,

- “Biz” yerine “ben” kelimesini çokça kullanıyorsanız,

- Partnerinizin kişisel ve kariyer gelişimine engel oluyorsanız,

- Aldatıyorsanız ya da yalan söylüyorsanız,

- Hata yapıp kusuru karşı tarafa yüklüyorsanız,

- Psikolojik baskı uyguluyorsanız,

- Kendinizi ondan üstün görüyor ve öyle davranıyorsanız,

- Partnerinizin toplumdaki itibarını zedeleyici eylem ya da söylemlerde bulunuyorsanız, oyun dışı kalırsınız yani ilişkiniz biter!







Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın !

Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle
Paylaş:
Devamını Oku

19 Mart 2016 Cumartesi