2016 ilişkilerin yılı olacak diyor Kuantum Koç ve Eğitmen Ebru Demirhan. Aklınıza sadece partner ilişkisi gelmesin. Konu; anne-babalarımızla, çocuklarımızla, geçmişimizle, geleceğimizle, kendimizle, parayla hatta ülkemizin sınırlarıyla olan ilişkimizi bile kapsıyor. Herkesin gündemi kendi seçimlerine göre değişecek gibi görünüyor. Demirhan, “İlişki alanına girebilecek her konu 2016’da önemli ve tabii herkesin öncelikleri başka. Bu yüzden herkes kendi payı kadarını yaşayacak. Anne-baba ilişkisi, partner ilişkisi, çocuk ilişkisi tabii ki öncelik kazanıyor. Anneyle aramızdaki ilişki hayatımızdaki 16 konuya ışık tutuyor ve onların nasıl olacağını gösteriyor. Bunların başında yaşam enerjisi, depresyon ve para, annelik, beslenme gibi dişil konular yer alıyor. Baba ile aramızdaki ilişki; iş meslek konuları, bağımlılık, otorite gibi 16 konuyu birebir etkiliyor. Hayatın içinde örneğin işimizle ilişkimizi çözemiyorsak bir önceki adıma dönüp baba ile aramızdaki ilişkiye dönmemiz gerekiyor.Bir bağımlılığımızı çözemiyorsak yine önce babamızla ilişkimizi ferahlatıp ondan sonra bağımlılığa yönelmemiz şart. Bu yüzden hayatın içinde çoğunlukla kızdığımız ve hatalı bulduğumuz insanlar anne ve babalarımız. 2016’yı daha sağlıklı ilerletebilmemiz için önce oralardan başlamamız gerekiyor” diyor.
İlişkiler hizalanıyor
Demirhan ilişkilerin hizalanmasından da bahsediyor: “Hizalanma ‘olması gereken hal’ demek. Bitmesini istediğimiz ama bitmeyen bir ilişkimiz varsa ya da bitmesi gerekip de bir şekilde yürütmeye çalıştığımız bir ilişkimiz varsa bu uzun vadede bizim için sağlıklı değilse ve biterse bu hizalanmadır. Hizalanma bizi en sağlıklı sonuca götüren yolun taşlarıdır. Onlarda da sapmalar olabilir. Bir anda ilişkinin tarafları farklı bir aydınlanma yaşar, ilişkinin seyri değişir ve farklı bir boyuta geçer. O yüzden hizalanmayı olumlu sonuçlar gibi düşünmeyelim. Muhakkak sonuçları her zaman olumludur ama sonuçları her zaman ayakkabının Sindirella’yı bulduğu an gibi değildir. Hizalanmayı büyük düşünmek lazım. Sonu herkes için büyük düşünmeyi sağlayacak hikayeler diyebiliriz.”
Bu ilişkide ben, ben miyim?
Bu bilgi ile günlük hayatın içinde bizim nasıl ilerlememiz gerektiğini sorduğumuzda, Demirhan; “İlişkilerle ilgili birçok sorunu ya da konuyu gündeme getirmeye 2015’in kasım ortası başladık. Bunlar gündeme geldikçe içimizdeki tarafları iyi tanımamız ve anlamamız gerek. ‘Bu ilişki için gerçekten ne düşünüyorum, ne hissediyorum, ne istiyorum’ ya da ‘Bu ilişki için planlarım ne, kendim için planlarım ne, ikisi birlikte eşleşiyor mu?’ gibi soruları iyi yorumlamamız lazım. Bazen kalbi hislerle hatalı kararlar verebiliyoruz. Bunları biraz akıl biraz his biraz sesle birleştirerek ilerlemeliyiz. İlişkilerle ilgili gerçekten sorgulamamız gereken konu, ‘Ben bu ilişkinin içinde gerçekten kendim miyim?’ olmalı. Bunu sora sora kendi taleplerimizi bulabiliriz. İnsanlar genellikle ne istemediklerini söylüyorlar. Bu da yanlış bir yöntem. Çünkü istemediğimiz şeyleri söyleyerek onlara güç veririz. Bunun yerine ‘Ne istiyorum?’ sorusuna yönelmeliyiz.
İsteğimizi dile getirmek yeterli mi?
Peki diyelim ki isteklerimizi dile getirdik, bu yetiyor mu? “Ses ve söz frekanstır. Sesimizle, sözümüzle neyi etrafa yayarsak auramızda onun frekansı yükselir. Örneğin, hayatımızda ‘hak’ olsun isteriz, insanlar bize haklarımızı iade etsin isteriz. Bunu talep ederken sürekli haksızlıktan bahsediyorsak auramızdan haksızlık titreşimi yayarız. Dolayısıyla bize gelecek olan yine haksızlıktır. Bu yüzden olmasına niyet ettiğimizi sürekli söylemekten ziyade inanarak hem kalbimizle hem sözümüzle, sürekli şimdiki zamanı kullanarak söylemek önemli. “Ben bütün haklarımı alacağım” değil, “Ben haklarımı alıyorum” cümlesini inanarak söylemek önemli. Bilinçaltımızı tanımalıyız bu alanda!” Demirhan sözler kadar davranışların da etkili olduğunu söylüyor: “Bir şey söyleyip onun tersini yapıyorsak içimizdeki çelişkileri ve ironik tarafları da düşünmeliyiz. Bazı insanlar çok para kazanmak ister, iş beğenmez. Çalışmadan kazanma arzuları vardır. Bunu yetişme ve öğrenme şekillerine de uyduramadıkları için sıkışıp kalırlar. İsteklerimizle davranışlarımız, sözlerimizle hayallerimiz birbirine uyuyor mu diye düşünmemiz gerek. Hayal kurmak bazı insanlar için alışkanlıktır. Bazı şeyleri hayal etmeyi kendi isteklerimiz dışında öğreniyoruz. ‘Böyle bir hayatımız olsa ne güzel olur değil mi?’ diye yetiştiriliyoruz. Böylece kuracağımız hayallerin bir standardı oluşuyor. Bunları kendimizi içine koyarak düşünüp ‘Ben gerçekten bu muyum, gerçekten bunu mu hak ediyorum, bunu yaşadığımda evet bu benim diyebilecek miyim?’ sorularını kendi içimizde sormamız gerekiyor. Sözler, davranışlar, kalbi duygularımız ve bununla birlikte bütüne baktığımızda duruma, ilişkiye aidiyet duygumuzu da tartarak kendi doğru yolumuzu bulabiliriz.
İlişkileri düzeltmeye nereden başlamalı?
“Kendimizden. Duygular, düşünceler, hayallerde ‘Ne istiyorum, nerede ve nasıl olmak benim için her şeyden daha iyi’? diye düşünmeliyiz. İkincisi; ancak kendimle iletişime geçtiğim her noktada dışarı ile iletişimi de doğru yönetebilirim. Bedenim, sağlığım, ruhsal tarafım; bunların her biri ile iletişime geçebiliyor olmam lazım. Kendi içimdeki sistemlerden, oluşlardan bağımsız davranıyorsam, hayatın içinde yaşadığım şey benim sindirimimi zorlaştırıyorsa, o zaman mide hastası olma yolunda ilerlerken ‘Neyi sindiremiyorum?’ diye düşünmeliyim. Kendi içimdeki ilişkiyi tamamlayıp hayatta da onunla barıştığımda bu konuyu listemden düşürüp ilerleyebilirim. Kendimizle iletişimimizi büyük düşünmemiz lazım. Çocukluğumuzla iletişim, gençliğimizle iletişim, şu an olduğum halden 20 sene sonraki halimle iletişim, içimdeki sistemlerle iletişim ve beni ben yapan her şeyle iletişimi doğru ve sağlıklı şekilde kurduğumuzda hayatımızda herhangi bir iletişim problemi de oluşmaz. Aynı zamanda ilişki problemi de olmaz.
Kaynak:http://www.elele.com.tr/
Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın !
Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle
Devamını Oku