14 Temmuz 2015 Salı

Edis - Benim Ol




İçinizdeki çocuğu sakın ha büyütmeyin Canlarım ve mutluluk cesaret ister bunu sakın unutmayın!


Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın canlarım :)

Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle
Paylaş:
Devamını Oku

Dilekerenn Bloğunun Sinop Turu


Bugün, günlerdir bize kendimizi cennete düşmüşüz gibi hissettiren, kalbimizin ve aklımızın bir parçasını yaylalarında bıraktığımız Doğu Karadeniz'e veda ettik artık. Umarım en kısa zamanda uğrayamadığımız diğer cennet köşelerine de uğrama şansına sahip oluruz.

6. günümüzün sabahında Doğu Karadeniz'le böyle vedalaştıktan sonra, Tüik'in geçen sene yaptığı bir ankette "Türkiye'nin en mutlu şehri" seçilen, caddelerinde trafik lambasının ve korna seslerinin olmadığı, kadınların sabaha kadar bile rahatça gezebildikleri Karadeniz'in en şirin illerinden biri olan Sinop'a geldik.
Aslında buraya gelirken Sinop hakkında tek bildiğim şey Sinop'ta çok ünlü bir cezaevi olduğuydu. Onun dışında Sinop'un nasıl bir şehir olduğu hakkında çok fikrim yoktu. Doğu Karadeniz'in az çok fotoğraflarını görmüştüm bu yüzden gördüğüm o güzellikler beni çok şaşırtmadı ben zaten bayılacağımı bile bile gitmiştim oralara ki öyle de oldu zaten :) Ama Sinop bu turda beni en çok şaşırtan 2 yerden biri oldu. (diğeri bir sonraki yazıda anlatacağım Amasra olacak)
Hani bazen kimse tarafından bilinmediğini zannettiğin güzel bir şarkı keşfedersin de kendini salakça çok özel hissedersin ya. Bir tarafın bu şarkıyı kimseyle paylaşmak istemezken, bir tarafın da o şarkıyı tüm dünyaya duyurmak ister ya hani... (size de olmuyor mu öyle ya, bi ben miyim böyle salaklıklar yapan? ) işte böyle anormal ama güzel şeyler hissettirdi bana Sinop ve Amasra. 
Bizler tatil yeri ararken gözlerimizi hep aşağılara kaydırıyoruz da biraz daha yukarılara bakmayı akıl edemiyoruz maalesef. Oysa güzel ülkemiz her bir köşesinde ayrı bir cennet barındırıyor.
Ya da tamam, unutun bu dediklerimi, bu saklı cennetlere el değmesin de her zaman böyle doğal, böyle bakir kalabilsinler ve her zaman bir yerlerde bizi şaşırtacak saklı cennetlerimiz olsun :)
Sinop çok eski bir yerleşim yeri. M.Ö 7.yy'lara kadar uzanıyormuş geçmişi. İsmini "Sinope" adlı bir su perisinden aldığı rivayet ediliyor. Bir başka rivayet de yine "Sinope" adlı bir amazondan geldiğini söylemekte. Diyeceksiniz ki; "E ne farkeder? Ha su perisi, ha amazon... Sinope isimli bi hatun yüzünden kurulmuş işte" Hayır efendim, çok şey farkeder! Şöyle ki; eğer Sinope bacımız amazon ise şehir, Anadolu yerli halkı tarafından, su perisi ise Yunan koloniciler tarafından kurulmuş demek oluyormuş. 
Her neyse, her kim kurduysa ellerine sağlık diyerek konuyu burada kapatmak istiyorum ben; Yunanlılar'ın derdi kendine yetiyor zaten bir de ben gitmeyim üstlerine :)
Sinop kalesi M.Ö 7.yy'da kenti korumak amacıyla yapılmış ve Roma, Bizans, Anadolu Selçukluları dönemlerinde onarılmış, Osmanlılar zamanında da genişletilerek günümüze kadar ulaşmış tarihi bir yapı olarak bilinmekte. Ayrıca müthiş bir manzaraya sahipmiş. "Miş" diyorum evet, kalenin karşısında öylece durduk ve çıkmadık oraya. Çok ayıp ettik biliyorum ama remiz çok kısıtlıydı. Biraz da denizi görünce heyecanlandık ve deniz kum güneş tatili hayallerine kapıldık. :) E günlerdir kültür turu yapmaktan canımız çıktı diğer tatilden de istiyorduk işte :) 
Biz güneş ve maviyle buluşunca, turu, kaleyi, manzarayı, nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi... herşeyi unutup limana attık kendimizi :) Öyle şapşal şapşal liman boyunca tur atıp, denizi seyrettik, ikinci tatilimizi hangi deniz aşırı yerde geçireceğimizi düşündük. Deniz düşmüştü bir kere aklımıza... 
Rize'nin bulutlu havasından sonra bu mutlu şehirde açan güneş bizi de mutlu etmeyi başarmıştı... Tüik gerçekten haklıymış :) 
Şu yanda görmüş olduğunuz ve hepimizin çocukluğundan beri bildiği "Başöğretmen Atatürk" denilince kafamızda canlanan resim var ya, işte o Sinop Ortaokulu'nda zeytin ağacı altında çekilmiş. 
Sinop'u çok beğenen Atatürk bu beğenisini "Ne olurdu Sinop'un yarı güzelliği Ankara'da olsa idi" cümlesiyle dile getirmiş.
Bu arada küçük bir dipnot; Sinop 1924'te il olmadan önce Kastamonu'ya bağlı bir sancakmış.
Aslında biz, Sinop'ta limandan önce tarihi cezaevine uğradık ama ben böyle daha iç açıcı bir başlangıç olsun diye cezaeviyle başlamak istemedim yazıma. Zira cezaevi fotolarını görünce anlayacaksınız ne demek istediğimi.
Ve işte Tarihi Sinop Cezaevi...
Üç yanı deniz olan tarihi kalenin içersini duvarla ayırarak 1/4'lük bölümü içersine mahkumlar denizi göremesinler diye derin çukurlar kazılarak inşa edilen bu bina, resmi olarak 1887 ve 1996 yılları arasında cezaevi olarak kullanılmış. 1999 yılından itibaren de müze olarak ziyarete açılmış. Aslında iç kalenin cezaevi olarak kullanımı 1500'lü yıllara kadar dayanmaktaymış. Evliya Çelebi'nin notlarında bile geçmekteymiş burası.
Herhalde dünyada insan ruhuna en acımasız eziyeti yapan yerlerden biridir burası. Bir düşünsenize; dalgaların sesini duyup da denizi görememek... 
"...
Dışarda deli dalgalar 
Gelip duvarları yalar 
Seni bu sesler oyalar 
Aldırma gönül aldırma
Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz gibidir gökyüzü
Aldırma gönül aldırma
..." 
İşte Sabahattin Ali de yukardaki dizeleri bu ruh haliyle yazmış olmalı.
Sabahattin Ali bir dost meclisinde Atatürk'ü yeren bir şiirini okuduğu için 1932-1933 yılları arasında ceza alıp bu koğuşta yatmış. 

3.Kısıma girdiğimizde duvarlarda Sabahattin Ali'nin şiirlerini gördük. 
Burası ününü, burada yatan ünlü isimlerden, burada yazılan şiirlerden, yapılan bestelerden ya da daha sonraları çekilen filmlerden dizilerden almış değil esasında. Burası aslında katı disiplin uygulamalarıyla nam salmış bir hapishane olmuş her zaman. 
Rehber size şurası "Parmaklıklar Arkası"nın çekildiği bölüm, burası Sabahattin Ali'nin koğuşu diye turistik bir anlatım yapsa da siz hiç tanımadığınız, hiç bilmediğiniz insanların çektiği acıları merak edip, döktüğü gözyaşları için hüzünlenebiliyorsunuz. 
"Anadolu'nun Alcatraz'ı" olarak bilinen meşhur Tarihi Sinop Cezaevi tarihinde 3 firar vakası olmuş. 
ilk firar eden kişi ayakkabısının tabanına küçük bir testere koyarak parmaklıkları kesip denize atlayıp uzaklaşmış ama ekmek istemek için bilmeden bir polisin evinin kapısını çalınca tekrar yakalanmış ve geri dönmüş. Diğeri lağıma girerek yüze yüze denize ulaşıp kaçmayı becermiş, bir diğeri de aynı taktiği denemiş ama başaramamış boğularak can vermiş. Yani sadece bir kişi kaçmayı becerebilmiş. 
Şu avluda kimler ne düşüncelerle ne voltalar atmıştır diye düşünmemek elde değil... 
Aşırı nem ve rutubetten astım ve solunum yolu hastalığına yakalanmadan çıkan olmamış 
Zindan karanlık, aşırı rutubetli ve soğuk. Mahkumların bağlandığı zincir hala duruyor. kenarda bir tuvalet var ama lavabo yok. 
Garip bir yer... İnsanı garip duygulara sevkediyor. Her köşesinde neler yaşandığını düşünmek, o karanlık hücrelerde ne acılar, ne hasretlikler çekildiğini düşünmek bile insanı başka bir boyuta sürüklüyor. Elbette bir taraftan da "e orada yatanlar da kim bilir ne suçlar işlemiş, kim bilir kimlerin canını yakmış" diye de düşünmek gerekiyor ama canım ülkemde adaletin ne şekilde dağıtıldığı ortada olduğu için haksız yere yatanlar ya da kader kurbanı olanların da diğerleriyle aynı muameleye maruz kalma ihtimali insanın içini acıtıyor. 
Ben daha önce hiç hapishane görmemiştim. Diğerlerinin duvarlarında da böyle özlü sözler var mı bilmiyorum. Ama burada Sheakspear'den, Einstein'dan özlü sözlere sıkça rastlıyorsunuz. Tabi her yere yazma hastalığı olan yurdum insanının da bu sözlerin üstüne, altına ya da duvarlara artık nereyi boş buldularsa adlarını yazıp tarih ve imza atmalarına da sinir oluyorsunuz. Ayıptır, günahtır ya! Yazmayın artık, tarihe saygınız yok anladık da insan böyle bir yere neden imza atma ya da kalp çizip sevdiceğinin ismini yazma gereği duyar ki? 
Dış bahçede bir dut ağacının yanında duran yukardaki pano dikkatimi çekti. Yazılanları olduğu gibi aktarıyorum: 
" DUT (TESELLİ) AĞACININ HİKAYESİ 
Ağaç, eski mahkum hüseyin PEHLİVAN tarafından 1959 yılında dikilmiştir. Kendisi tarafından anlatılan hikayesi şöyledir; 
Dut ağacı bu! dikmek için müdüriyete yazı yazmam lazım. ‘Maruzat’ deriz biz ona. Yazı gider müdürün önüne, müdür bakar. ‘Hüseyin Pehlivan yazı yazmış.’ Cezaevinde bir çokları ‘Yazar’ derdi bana, öyle çağırırdı beni. 
Müdür beni çağırıp’ yazı yazmışsın, söyle bakalım ne istiyorsun? Dedi. ‘Sayın müdürüm, ben bir dut ağacı dikmek istiyorum.’dedim. ‘Nereye dikeceksin? Neden, ne yapacaksın dut ağacını? Yani dut ağacı büyüyecek, dut verecek, herkes bunun dutundan yiyecek, sana dua edecek öylemi?’ dedi. 
Bende ‘bu dut ağacı büyüdüğü zaman 20 sene, 30 sene, 50 sene sonra neyse kaçyıl sonra olursa olsun, büyüdüğü zaman buraya gelen mahkumlar diyecekler ki; Bu dut ağacını diken kişi idamdan kurtulmuş, müebbet cezaya çarptırılmış. Müebbet cezayıda bitirmiş çıkmış buradan diyecekler. Bu şekilde teselli kaynağı olacak onlar için. Ben bunu düşünüyorum, daha ümidimi yitirmedim. Ben birgün çıkacağım buradan. hiç ümidimi yitirmedim’ dedim.
Öylece durdu ve ‘peki dış bahçenin bir yerine dik’ dedi. 
Hüseyin Pehlivan teselli ağacını dikti ve ümit ettiği gibi Sinop’un Hanı’ndan tahliye oldu.’ 
Hüseyin Pehlivan genç yaşta kan davası yüzünden girmiş cezaevine ve orada kendini düzgün bir insan olarak yetiştirmeye çabalamış bir mahkum. Sonra çıkan bir afla tahliye olmuş ve yaşadıklarını medyada anlatmış, hakkında yazı dizileri çıkmış her yerde. Ben ilk defa burada duydum adını. 
Kim bilir daha böyle ne hikayeler vardır?
Cezaevi Kütüphanesi

Karmakarışık bir ruh haline bürünüp her ziyaret edenin çok saçma biçimde hatıra olsun diye kalması için fotoğraf çektirdiği "Sinop Tarihi Cezaevi" tabelasının altında fotoğraf çektirip Sinop'un bizi bekleyen güzelliklerini görmek için yolumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Suç oranının düşük, mutluluk oranının en yüksek olduğu bu güzel ilimizde böyle bir hapishanenin olması ve pek çok güzelliğe sahipken bununla ünlenmesi çok ironik değil mi? Oysa ne güzelliklere sahipmiş Sinop... 
Mesela Sinop mantısı... 
Mesela Hamsilos... 
Kimisi der ki "Türkiye'nin tek fiyortudur" kimisi de der ki "Türkiye'de fiyort olmaz, yapı itibariyle Norveç'teki fiyortlara benzediği için fiyort zannedilmektedir." 
Vallahi fiyort mudur miyort mudur bilemem ama burası canım ülkemin akıl almaz doğal güzelliklerinden birtanesi... 
İşte Sinop'un beni şaşırtan kendimi bir Akdeniz koyundaymışım gibi hissettiren müthiş güzelliği... 
Çam ormanları neredeyse denizin içinde... 
Keyfimiz yerine geldi yine :)



İçinizdeki çocuğu sakın ha büyütmeyin Canlarım ve mutluluk cesaret ister bunu sakın unutmayın!
Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın canlarım :)
Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle

Paylaş:
Devamını Oku

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Mucize Değil Ama Selülit Engelleyici Otacı Aromaterapi Masaj Yağı

Yıllardır kullandığım bir ürün olan Selülite Karşı Otacı Aromaterapi Masaj Yağından bahsetmek istiyorum. 150 ml'lik şişede sunulan bu ürün, öncelikle selülit için kullanılan bir ürün ama aromaterapi özelliği olduğundan dolayı rahatlatıcı bir etkisi olduğu da kesin. Özellikle duştan sonra kullanıldığında ferah mentollü kokusu beni rahatlatıyor :)
 Mucize Değil Ama Selülit Engelleyici Otacı Aromaterapi Masaj Yağı
Selülit Engelleyici Otacı Aromaterapi Masaj Yağı

Yıllardır özellikle kış ayları Otacı Aromaterapi Masaj Yağı'nı duştan sonra kullanıyorum. Ben bu yağı hafif yağsız özellikte bir kremle mesela Dove ile kullanmaktayım. İkisini karıştırarak hem daha fazla ürün hem de daha hafif bir krem elde ediyorum.

 Mucize Değil Ama Selülit Engelleyici Otacı Aromaterapi Masaj Yağı
Selülit Engelleyici Otacı Aromaterapi Masaj Yağı

Kutusunun arkasında yazan bilgiler ise şöyle;

Özellikler
-Otacı Selülite Karşı Masaj Yağı , kan dolaşımını hızlandıran , cilde sıkı ve sağlıklı görünüm kazandıran aromatik yağlar ile cildi besleyen ve nemlendiren vitamin ve bitkisel yağlar içerir.
-Vücutta selülit içeren bölgelerde pürüzsüz görünüm istendiğinde masaj yolu ile uygulanır. 
Bileşimi:
Kayısı Çekirdeği,Üzüm Çekirdeği, Ceviz, Susam, Zeytin, Heliantus, Biberiye, Ardıç, Adaçayı, Okaliptus, Mersin Yağları ve E Vitamini


 Mucize Değil Ama Selülit Engelleyici Otacı Aromaterapi Masaj Yağı
Selülit Engelleyici Otacı Aromaterapi Masaj Yağı

Otacı Selülite Karşı Aromaterapi Masaj Yağı tamamen selüliti yok etmiyor tabiki mucize değil yoksa bütün kış oturur bikini sezonu yaklaşırken bu ürünü kullanıp plajlarda selülitsiz salınırdık değil mi? :) Maalesef tamamen yok etmiyor tabi ki bunda günlük içtiğiniz su miktarı, yedikleriniz ve hareket miktarınızda önemli.Ama bu ürünü kullandığımdan beri selülitim çok ilerlemedi. Yaşım ilerliyor selülitim artmıyor :) Güzel değil mi? Otacı Selülite Karşı Aromaterapi Masaj Yağını uygun fiyatlarla Eczanemizde.com'dan satın alabilirsiniz.Evet dediğim gibi selüliti ilerletmiyor olması benim için sürekli kullanılacak bakım ürünler arasına girmesini sağlıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?




Siz Selülite Karşı Otacı Aromaterapi Masaj Yağı denediniz mi? 

İçinizdeki çocuğu sakın ha büyütmeyin Canlarım ve mutluluk cesaret ister bunu sakın unutmayın!


Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın canlarım :)

Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle

Paylaş:
Devamını Oku

10 Temmuz 2015 Cuma

Sağlıklı saçlar için sizin sırrınız ne?

Türk kadınlarının %45’inin yıpranmış saçlara sahip olduğunu ortaya çıkaran ve onları besleyici bakımla buluşturan Dove, Türkiye’deki kadınların saçları ve saç bakımları ile ilgili farklı alışkanlıklarına dikkat çekerek çeşitli ipuçları veriyor ve her tip saç için geliştirdiği ürünlerle kadınların problemlerine çözümler getiriyor.




İşte size Türk kadınlarının saç tipleri ve bakım alışkanlıkları

Saç stilleri

Kadınların %25’i saçlarını dağınık olarak kullanmayı tercih ediyor.

%25 - Dağınık

%11 - Hacimli

%10 - Düzleştirilmiş

%4 - Uzun ve küt

Kadınların en çok dert ettiği 4 saç problemi

1. Saç dökülmesi

2. Güçsüz saçlar

3. Yıpranmış saçlar

4. Kırık Uçlar 

Kullanım şekli

Açık saç, Türk kadınları arasında en yaygın kullanım şekli.

%37 - Açık

%14 - At kuyruklu

%10 - Tepeden toplu

Isıyla şekillendirme sıklığı

10 kadından 4’ü, istediği şekli verebilmek için saçını ısıyla şekillendiriyor.

%13 - Haftada 2-3 kez

%11 - Ayda-haftada bir

%8 - Haftada 4-6 kez

%4 - Ayda birden az

Saçlarda yıpranma belirtileri

Yıpranmış saçların en dikkat çekici belirtileri arasında güçsüz ve kırılmış saçlar geliyor.

%52 - Güçsüz

%40 - Kırılmış

%37 - Dökülen

Kadınların %45’i yıpranmış saçlara sahip.

Yıpranmış saçlarla başa çıkmak için kadınların tercih ettiği 3 yöntem

1. Saçlarını düzenli kesmek

2. Saçlarının uçlarından aldırmak

3. Saçlarını daha çok toplamak


Çözüm
Dove Kırık Uçlara Karşı Etkili Bakım Kürü saç kırıklarına anında etki etmeye başlayarak, 3 kullanımda kırıkları %80’e kadar onarır*.
Böylece saçınızı ne zaman kestireceğinize kırıklarınız değil siz karar verirsiniz.
Daha etkili sonuçlar için Dove Kırık Uçlara Karşı Etkili Şampuan, Saç Kremi ve Saç Bakım Kürü’nü birlikte kullanın.
*Dove Saç Bakım Kürü uygulanmamış saçla karşılaştırıldığında...
TNS 2012 Alışkanlık ve Deneyimler (Habits & Experiences) araştırmasından alınan verilere göre düzenlenmiştir.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

İçinizdeki çocuğu sakın ha büyütmeyin Canlarım ve mutluluk cesaret ister bunu sakın unutmayın!


Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın canlarım :)

Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle
Paylaş:
Devamını Oku

3 Temmuz 2015 Cuma

Sana Kapak Olsun ile Kişiye Ozel Tasarımlar - Makyaj Kelebeği

Sana Kapak Olsun ile Kişiye Ozel Tasarımlar - MAKYAJ KELEBEĞİ

İçinizdeki çocuğu sakın ha büyütmeyin Canlarım ve mutluluk cesaret ister bunu sakın unutmayın!


Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın canlarım :)

Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle
Paylaş:
Devamını Oku

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Ceydacengiz Bloğunun İlk Çekilişi :)

Ceydacengiz bloğunun çekilişi varmış. Hadi hep beraber katılalım kızlar :)



Çekilişte yer alan ürünler:

Neutrogena Pembe Greyfurt Günlük Peeling

Neutrogena Visibly Clear Yağsız Nemlendirici

UNI Yeşil Çay Özlü 80'li Göz Makyaj Temizleme Pedleri
Vaseline Cocoa Butter Nemlendirici 
Garnier Saf&Temiz Neem Arındırıcı Temizleme Jeli(mini boy) 
Madam Coco Duş Jeli 
Madam Coco El Kremi 
Watsons Birds Nest Tek Kullanımlık Maske 
6 Tane Parfüm Testerı 
Garnier BB Krem,Elseve mucizevi yağ,Arko nem krem,Loreal ve Avon fondoten testerları 

Çekiliş şartları: 
Çekilişin zorunlu olan tek şartı blogun izleyicisi olmanız yani blogu GFC üzerinden takip etmeniz. 
Ek hak için: 
İnstagram'da sayfasını takibe alıp görseli #ceydacengizçekiliş #çekilişvar #cekilişvar #çekiliş hashtagi ile paylaşmak +2 Hak 
Twitter'da hesabını takip edip çekilişi duyurmak +2 Hak 
Blogunuzda çekilişi fotoğrafıyla beraber duyurmak +5 Hak 
Sosyal Medya hesapları : 
İnstagram : https://instagram.com/ceydacengizblog/ 
Twitter : https://twitter.com/ceydacengizblog 
Çekiliş yurt içinde geçerli olup 20 Temmuzda sona erecektir.Kargo ücreti ceydacengize aittir. 
Herkese bol şans

İçinizdeki çocuğu sakın ha büyütmeyin Canlarım ve mutluluk cesaret ister bunu sakın unutmayın!


Buraya tıklayarak beni GFC takibine alabilirsiniz ve beni Instagram, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın canlarım :)

Yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerimle
Paylaş:
Devamını Oku